1642 yılında Şanlıurfa’da dünyaya gelen ve asıl adı Yusuf olan Nabi, edebiyatın önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmekte.
ŞAİR NABİ'NİN HİKAYESİ
Küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim alan, Arapça ve Farsça öğrenen Nabi, İstanbul’a giderek burada devlet adamlarıyla yakın ilişkiler kurmuş, özellikle Sultan IV. Mehmed’in musahibi Damad Mustafa Paşa’nın himayesiyle divan katipliğine kadar yükselmiştir.
Lehistan Seferi’ne katılan şair, Kamaniçe Kalesi’nin fethi üzerine iki tarih düşürmüş, 1675 yılında düzenlenen büyük şehzade düğününü kaleme aldığı Surname adlı eserinde detaylı bir şekilde anlatmış.
ŞAİR NABİ'NİN HAC HİKAYESİ
Hac farizasını yerine getirmek üzere çıktığı yolculuk sırasında ise “Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu” mısraıyla başlayan ünlü na‘t-gazelini yazmış, bu yolculuğun izlenimlerini Tuhfetü’l-Haremeyn adlı eserinde toplamıştır.
Halep’te bir süre devletin sağladığı maaşla hayatını sürdüren Nabi, burada Hayriyye adlı eserini tamamlamış.
ŞAİR NABİ NEREDE HAYATINI KAYBETTİ?
Oğlu Hayrullah için kaleme aldığı bu eser, didaktik ve öğüt verici nitelikleriyle dikkat çeker. Aşk konulu bir mesnevi olan Hayrabad da onun önemli eserleri arasında yer alır.
1712 yılında İstanbul’da vefat eden Nabi, Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir. Türk edebiyatında hikemi şiir geleneğinin en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen şair, didaktik üslubuyla birçok sanatçıyı etkilemiş ve kendisinden sonra gelenler için bir örnek oluşturmuş.
Hem manzum hem mensur eserler veren Nabi, sadece edebiyat alanında değil, sosyal eleştirileriyle de önemli bir yere sahip. Şanlıurfa’da dünyaya gelen ve asıl adı Yusuf olan kişi halk arasında Şair Nabi olarak tanınmakta.